Her ne kadar milenyum gençleri olsak ta... Milenyum da genç bir kız olmak aynı zamanda genç bir delikanlı ruhu barındırmaktı...

Bu yüzden hemen hemen hepimizin mutlaka bir eşofman takımı ve şapkayla poz kestiği, bir okul çıkışında kavga etmişliği vardır...

Aslında bu durum bizden bir önceki nesilin de ucundan kıyısından içinde olduğu erkek egemen evliliklerin sebebini ekonomik şartlara bağlamasıydı. Ama kızlarının ekonomi özgürlükleri elinde kendi ayakları üstünde durmasını istemeleriydi. Böylece hem koca eline bakmayacak hemde bir adama katlanmaları gerekmeyecekti ömürleri boyunca...

Ama işte maalesef şartlar tam bir pazar piyasasına göre şekillendiği için, sürekli okuması donanımlanması öğrenmesı gezmesi için teşviklenen kız çocuklarının aksine... Topçu popcu alemci ortamcı erkekleri de terazinin diğer tarafına oturttu hayat. Çünkü yaşam kendi dünyevi yasalarında dengeye muktedir bir kavramdır. Simdilerde bir bakıyorum da oradan oraya koşturan kendince her işi yapan her türlü zorlukla bir mücadele içinde bulunan kadınlarla, henüz giydiği gömleğin dahi ütüsünden bir haber, yediği yemeğin dahi bulaşığından bağımsız koca koca 40 yaş üstü oğlan çocuklarıyla dolu ortalık. Ve öyle bir kargaşa ki, hepsi bir baba bir oğul bir eş aynı zamanda...

Sanırım hayatın doğal akışına müdahalemiz yanlış oldu vakti zamanında. Su akar yolunu bulur derler ya, bazen içinden çıkamadığımız sorunlarda yeni çözümler üretmek yerine çekilip bir köşeye beklemek, sessiz ve sakin olmak hatta uyumak tabiri caizse yapılabilecek en büyük eylem. Doğasına müdahale etmememiz lazımdır belki milyonlarca yıldır yaşadığımız hayatın insan tarafına.

Hazır doğa demişken, orman haftamız da kutlu olsun. Her aslan kral ve tüm dişi kaplarla ucu bucağı çizilmemiş yeşilin her tonunu barındıran kuş sesleri ve cennet şelalerinin aktığı koca bir ormanda musmutlu yaşamak. Tabii herkes kendi otoritesini oluşturan görevi dahilinde...

Yaşayan ormanlar kutlu olsun...

CERENONLINE